ŞÜKÜRSÜZLÜK NANKÖRLÜKTÜR
Günümüz toplumlarının en başta gelen hastalıklarından biri de maalesef "Şükürsüzlüktür". Şükür terim olarak “Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etme, nimete söz ve fiille mukabelede bulunma” şeklinde tanımlanmıştır. Türkçe’de Allah’a karşı minnettarlık için "şükür", insanlara karşı minnettarlık için "teşekkür" kelimeleri kullanılır. Şükrün karşıtı ise, küfran-ı nimet/ nimeti inkâr etmektir ki, buna da Türkçemiz de "nankörlük" denir.¹
Değerli okuyucularım, Her birimiz şüphesiz, her zaman sahip olduğumuzdan daha iyisine sahip olmak isteriz. Çünkü bu insanın fıtratında var olan bir şey... Yani yaratılış icabı daha iyisine sahip olmak ister insan… Bunun için de çalışmak, kazanmak, ceht etmek gerekir. "bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak gerekir " derler... Nitekim Peygamberimiz (sav) de: "iki günü birbirine denk/eşit olan zarardadır" buyuruyor. Kuran-ı Kerim de ise: " İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır ve ancak o çalıştığının karşılığını görecektir" (Necm: 39-40) buyuruyor. Şu halde inanan bir insan açısından, yarının bugünden daha iyi olması için çalışıp kazanmasının, servet sahibi olmasının, o servetiyle hayır-hasenat yapmasının hiçbir zararı olmadığı gibi, dinimiz buna teşvik etmiştir. Buraya kadar her şey normal ve olması gereken bir durum... Hatta böyle olmaması anormal bir durum olur. Öyle ise normal olmayan ne, o zaman?.. Normal olmayan, düne göre bugün geldiği nokta da daha iyi imkan ve nimetlere sahip olduğu halde, hala şükretmek yerine beğenmeyen, oturduğu sofrada en az on çeşit nimet bulunmasına rağmen " hani, ne var ki..?" deyip dudak büken bir toplum haline gelmemiz... Nimet ve imkanları görmemezlikten gelerek sahip olduğu nimet ve imkanlara şükretmek yerine inkar etmesi ki, işte buna NANKÜRLÜK denir. Oysa ki Cenab-ı Hak, Kur'an da: "Ve yine bir vakit Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size (nimetlerimi) artırıveririm ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim:7) buyurarak, nankörlük edenler için büyük bir azaptan bahsetmektedir.
Şükürsüzlük bir hastalıktır ve "hasetçiliği" de beraberinde getirmektedir. Sahip olduğu nimet ve imkanlara şükretmesini bilmeyen insanlar, kendisinin sahip olmadığı ama bir başkasının elinde bulundurduğu nimetleri kıskanır, haset eder. Haset ettiği kimseye kin ve nefret gözüyle bakar. Onu hâinlik, hîle ve intikam ile suçlar. Hiç çalışmadan, üretmeden sadece tüketmeye talip olup, “Ona verilen bana da verilmiş olsa idi...” gibi kuruntularla hak etmediği bir şeyi ister. Elindeki olanlar için değil de olmayanlar için dertlenip, elindeki imkân ne kadar çok olursa olsun hep daha fazlasını isteyerek, üzerinde hiç bir tasarruf gücünün olmadığı geleceğe ait endişelerle, kendini ümitsizliğe sevk edip ilahi taksîme karşı hoşnutsuzluğun yanında, ilâhî takdîre de bir nevî râzı olmaz. Ne yazık ki insanlar çok kere, sahip oldukları nimetin kıymetini ancak, o nimeti kaybettikleri zaman anlamaktadırlar. Bir insan sahip olduklarına şükretmeyi bilmiyorsa o insanın hayatta mutlu olması mümkün değildir. Çünkü hayatta her zaman istek ve arzular sınırsız, ama imkanlar sınırlıdır. Sınırlı imkanlarla sınırsız istek ve arzuların yerine gelmesi mümkün değildir. Bunun için günümüz modern insanı mutlu olamıyor. Çok çalışıyor, çok kazanıyor ama mutlu bir hayat süremiyor. Yaşadığımız hayatta çok çalışıyor, çok kazanıyor, kazandıklarımız yetmiyor, daha da istiyor ve sonu gelmez isteklerden sonra mutsuz, huzursuz insanlar olarak hayatı tamamlıyoruz.
Şu halde mutlu olmanın yolu, Peygamberimiz (sav)'in buyurduğu üzere "Dünya işlerinde kendinizden aşağı olana, ahiret işlerinde ise, sizden üstün olanlara bakınız" tavsiyesine uyarak, elinde olanlarla yetinmesini bilmek ve o nimetin sahibine karşı şükrünü eda etmekle mümkündür. İşte buna "kanaat" denir. Dünyada en büyük zenginlikte yine, Peygamberimiz (sav)'in ifadesiyle "kanaattir". Yine Sevgili Peygamberimiz (sav): "Âdemoğlunun altından iki vâdîsi olsa, ister ki üçüncüsü olsun. Onun gözünü ancak toprak doyurur." Buyurarak insanların doyumsuz hallerine dikkat çekmektedir. Yüce Rabbimizin " Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız" (en-Nahl: 18) buyurduğu üzere saymaktan aciz kaldığımız, başta İslam nimeti olmak üzere, sahip olduğumuz şanlı bir bayrağımız, üzerinde özgürce yaşadığımız bir vatanımız, devletimiz var… akıl-fikir, sağlık- sıhhat, çoluk-çocuk, eş-dost gibi… daha nice nimetleri karşısında şükretmek için ne kadar da çok nedenimiz var… Şükretmek sadece özel bir lütuf veya ciddi bir sıkıntıdan kurtulma anlarında değil, bilen için şükretmenin kendisi bile bir şükretme nedenidir. Mevlana'nın dediği gibi;“İyi değil demek ne haddimize, şükürler olsun her halimize.” Sözlerimi, Hz. Süleyman’ın dilinden, Neml Suresi: 40.Ayetiyle bitirmek istiyorum: "Şükreden ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O büyük kerem sahibidir” Şu halde, yarattığı mahlukat adedince şükürler olsun Rabbimize!.. _________ ¹ TDV İslam Ansiklopedisi, Şükür Md